Hakkımda
Çalıştığım yıllarda, işten en yorgun geldiğim akşamlarda bile keyifle yemek hazırladığım mutfağım, emekliliğimde ise kendimi bulduğum, yaratıcılığımın sınırlarını zorladığım beraber olmaktan bıkmadığım arkadaşım oldu. Çalışma hayatımın ilk sekiz yılını tekstile harcayıp, son on yılını da dayımın otel mutfağında geçirdim. Bu benim özlemini duyduğum bir şeydi ve dünya mutfağını tanımamın yanı sıra, kalabalık ziyafet sofraları konusunda tecrübe kazanmamı sağladı.
Oldum olası bir evin enerjisinin mutfaktan çıktığına inanırım. Orada hazırlanan kahvaltıyla başlar gün… Yumurta kırılır, meyve suyu sıkılır… Ekmekler kızarır… Çocukların beslenme çantaları hazırlanır… Komşuyla bir sabah kahvesi… akşam yemeği için planlar, konuklar için ikramlar… say, say bitmez bunlar…
Kendim veya bir başkası için ev ararken ilk baktığım yer MUTFAKtır. Yeni bir ev ziyaretine gittiğimde de öyle. Herkesin evinde mükemmel olmasını istediği bir yer vardır, benimki ille de MUTFAK. Sanki MUTFAK isteklerime uygunsa gerisi önemli değildir…(Ev saray gibi de olsa mutfak istediğim gibi olmalı). Evler vardır ya mobilya sığmıyordur, ya da banyo küçüktür veya semtini beğenilmemiştir ama ben MUTFAKlarını öylesine beğenmişimdir ki aklım hep o evlerde kalmıştır ve beğenilmedikleri için neredeyse o ev adına küsmüşümdür…
Öyle tezgahlarının üzeri boş, her şeyin dolaplarda saklandığı, sanki cinlerle periler yemek yapıyormuş gibi görünen teşhir mutfaklardan değildir benimkisi… Robotum, hamur yoğurucum, karıştığı kesici neyim varsa elimin altındadır. Anneannemin yadigârı “Can Boğazdan Gelir” kayınvalidemin hediyesi Ekrem Muhiddin Yeğen ve daha birçok ustanın yemek kitabı, dergiler, gazetelerden kesilmiş, arkadaşlardan alınmış tarifler ve daha nicesi her an karşımdadır. Eğer mutfağımda tencere kaynamıyor, fırın pişirmiyor, bulaşık makinesi çalışmıyorsa emin olun bir şeyler yolunda değildir!
Bugün size sevgili mutfağımın penceresini açtım… Buyrun bakalım neler olmuş?? Neler olacak…???