İçeriğe geç

Yeni hayatımızda ikinci bahar…

24 Şubat 2017

İkinci bahar; evet isterseniz gençleşme, yeniden hayatın baharını yaşamak olarak da düşünebilirsiniz pek tabiidir ki… Ancak sizinle paylaşmak istediğim bir başka bahar. Urla’ya göçümüzü tamamlayalı, evimize yerleşeli tam tam tamına 365 günü geride bırakmışız. Bu paylaşım belki de bu konudaki son yazım olabilir, çünkü  dört mevsimi de tam manasıyla yaşayıp geride bırakınca yavaş yavaş “yeni hayat” da “alışıldık hayat” olmaya başlayacak, doğada olup bitenler de kanıksanacak. Evet dostlarım, geçen yıl 21 Şubat 2016 da ilk kez uyuduğumuz evimizde mevsimler bize neler getirmiş, neler yapmışız birlikte bakmak ister misiniz…

Bahar; mart nisan mayıs ayları olmalı ya nedense şubat marttan rol çalar mart da şubattan genelde. Beklenmedik soğuklar, fırtınalar hep mart ayının marifetidir. Nisanı iple çekeriz. Geçtiğimiz yıl şubat ayı ortalarında açmıştı bademler. Bu yıl da yanıltmadılar.Ayın sonunu bulmadan pembe beyaz giyindi ağaçlar. Yakında erik de çiçeğe duracak, kiraz da. Ne diyordum, şubat ayının yağmurlu bir gününde taşındık evimize. Yerleşmekte acelemiz yoktu ama bahçemizi düzenlemekte oldukça heyecanlı ve telaşlıydık. Doğrusu yardım almadan başa çıkmamız uzun ve zor bir süreç olacaktı. Öncelikle toprağı havalandırıp yonca ekmek için bu işi bilenlerden destek aldık. Tabii biraz çiçek biraz kaktüs, biraz meyve ağacı derken günler geçiyordu. Ancak şubat da mart da bizi şiddetli yağmurlarla şaşırtmış,  yonca tohumlarının bir türlü  toprakla birleşmesine izin vermemişti. Tohumlar atıldığında nisanı bulmuştuk. Bahçenin yeşermeye başlaması demek çamurdan da kurtulmak olacaktı. Sabır dedi doğa az daha sabır. Muradımıza erdiğimizde mayıs sonu haziran başı olmuştu. Ama biz boş durmamış bu arada kendi çabalarımızla sebze yataklarımızı hazırlamış, fidelerimizi toprakla buluşturmuştuk.

1-img-20160502-wa0001

 

Vee yağmurlar birden kesili verince sabah güneş yükselmeden akşam da battıktan sonra bahçeyi uzun uzun sulama mecburiyeti başlamıştı. Ama yoncaların bütün bahçeyi sarıp boylanması ve muntazam olarak biçilmesi temmuz sonunu bulmuştu. İki haftada bir yoncalar biçilip Sevgi Ana Çifliği’ne hayvancıklara taze ot olarak gidiyordu. Ekim ayına kadar sürdü bu. Sonra toprak yavaş yavaş dinlenmeye geçti  ve sulamaya ara  verdik. Kışlık fideler yazlıkların yerini aldı. Bahçenin bu sürecini daha önceki yazılarımda paylaşmıştım sanırım. Domatesin hastalığı, patlıcanın geç olgunlaşması, kabakların dört bir yana yayılması, patlayana kadar incir yememiz, pestildi, turşuydu mutfak çalışmalarımızı hep biliyorsunuz. Şimdi doğa uyanıyor ve yakında yağmurlar biter bitmez sulama işi başlayacak.

1-downloads22

Bu bir yılın içinde sadece bahçeyle uğraştığımız söylenemez. Şehirdeyken zaman ayıramadığımız bir çok şey hayatımıza renk kattı burada. Kendi adıma söyleyecek olursam, her hafta bütün bir günüm seramik atölyesinde geçiyor. Atölye Kırmızı’ nın sevgi dolu ortamında çamurla oynamak ruhuma o kadar iyi geldi ki anlatamam. Bana göre değil elim kolu ağrır derken cuma günlerini iple çeker oldum. Garip bir zevkmiş çamura şekil vermek. Sevgili Handan ve Şadan ile Sevgi Ana Çiftliğinde yaptığımız yoga ve ses terapisi dersleri benim için kısa sürdü ama baharda yeniden başlamak için kendime söz verdim. Buraya gelirken evimizin bodrum katını atölye yapmaya niyet etmiştim. Yerleşir yerleşmez öyle de oldu. Burada edindiğimiz arkadaş çevresinin de desteğiyle atölyemizi çalışır hale getirdik. Şimdi her çarşamba ;aslı herkes yazabilir sen de yazabilirsin demek olan ” sen de yaz” kısa yazı atölyemizde buluşuyor, yazıyor, çiziyor, sohbet ediyoruz. Çay, kahve hep var.  Bu arada Kuşçular59 adını alan atölyemizi konuk çalışmalara da açtık. Bunlardan biri de Silvia Arsbük’ le Mandala atölyesiydi. İki günlük bu çalışmanın tekrarı gelecek önümüzdeki günlerde. Sağlık konularında bilgilendirme yapmak isteyen konuklarımız da oluyor, masal anlatmak isteyenler de. Herkese kapımızı açmaya çalışıyoruz. Bu hafta, 28 Şubat salı günü “Şiddetsiz İletişim” atölyelerimizin ilki olan ” Empatinin gücüyle tanışma” çalışmamıza kolaylaştırıcı olarak İstanbul’dan bir konuğumuz gelecek. Kendisi sonraki çalışmalarımızı da planlayacak. Tabi beni bilen mutfakla ilişkimin bitmemiş olacağını da bilir. ” Mutfakta beraber”  atölyemiz de sürüyor. İsteğe göre konu seçip birlikte pişiriyoruz. Bütün bunlar sürerken Urla Bizim Bahçe Sağlıklı Yaşam Merkezi’nin isteği üzerine her pazartesi öğleden sonra onların bünyesinde de kısa yazı atölyesi başlattık. Hep beraber yazıyor, okuyor, içimize bakıyoruz.  İki haftada bir Sevgi Ana Çiftliği’nde bilgi paylaşım sohbetlerine katılıyor, hem bir çok yeni şey öğreniyor hem de sosyalleşiyoruz. Haftanın üç günü pazar kurulan olan Urla’da bile daha temiz, ilaçsız gıdaya ulaşabilmek için çaba sarf edenleri destekliyoruz. Kendi bahçemizin bizi doyurması henüz uzak ihtimal belki de şimdilik hayal. Bütün bir kış 3 baş karnabahar 3 baş brokoli ve lahanayla geçseydi. Öğrenecek çok şey var efendim, çok. Şimdi zaman yazlık tohumları fideleme zamanı. Minicik bir sera kurduk terasımıza, tohumların çimlenmesini bekliyoruz dört gözle. Tohumların hepsi atalık, tertemiz tohumlar. Ancak çevremizde o kadar çok kesme çiçek serası ve ilaçlama var ki bizim toprağımızın temiz olması ne kadar mümkün acaba…

Bu yıl Urla’ya kar yağdı. Biz mi taşıdık ne?

1-img-20170107-wa0009

Sosyalleşmek demiştim az evvel; çok şükür sinema salonumuz dışında aradığımız her şey yanı başımızda. Sinema da ya evde ya da yarım saatlik mesafede. İstanbul’ da olsak sinemaya kaç dakikada ulaşırdık ki? Üstelik dostlarımız ve çocuklarımız bizi hiç yalnız bırakmadılar. Her ay bir kaç arkadaşımızı veya aile dostumuzu konuk etme şansımız oldu, konuk odalarımız boş kalmadı. Kışa girince biraz durgunluk olduysa da baharla beraber odalarımız yeni konuklarını ağırlamaya hazırlanıyorlar. Bir de peşimiz sıra buralı olan dostlarımız, arkadaşlarımız var ki işte o da ayrı bir keyif katıyor insana. Bu arada  haftanın belirli günlerinde anne ve babamızı huzur evindeki ortamlarında ziyaret ediyor onlarla zaman geçirmeye çalışıyoruz.

1-20170219_121644

1-img-20160520-wa0009

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zaman geçerken minik Melis de büyüdü; sulamaya yardım etmeye çalışırken şimdi artık bizimle tohum ekiyor.   O şanslı çocuklardan çünkü eli toprağa değiyor.

imdi tanrıdan bize sağlık ve güç vermesini diliyoruz ki  bize sunulan ömrün kalanını böyle devam ettirebilelim.

Hoş kalın, afiyetle kalın! Bütün hayalleriniz gerçek olsun.

Bunca iş içinde yeni yemek tarifleri denemeye fırsat bulunca onları da sizinle paylaşmaya devam edeceğim sevgili mutfakpenceremden bakanlar.

Yıl içinde yazdıklarımdan :ttp://mutfakpenceremden.com/2016/03/22/yeni-yasam-yeni-…n-sudan-bir-yazi/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Reklam
One Comment leave one →
  1. Sumru permalink
    25 Şubat 2017 00:11

    ORDAKİ hayatınız ile ilgili lütfen yazmaya devam edin. Özbek köyüne yerleşmeyi hayal ediyorum ama cesaretim yok. Okul konusu nasıl olur bilemiyorum. Bunlarla ilgilide yazsanız… bu arada şiddettsiz iletişime bilimseli akarsu mu geliyor? Selam ve swvgilerimi iletin
    Sumru

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: