Hoş geldin BAHAR…
Hoş geldin, hoşluklarla geldin…
Her zaman kapımızı sonuna kadar coşkuyla, sevgiyle açmaya hazırız sana. Ama bu yıl biraz sabırsız buldum seni.Henüz gelişini haber veren yazımı yazmamış, kış rehavetimi üzerimden atamamıştım ki, cemreleri beklemeden bedemler çiçekleniverdi. Kıskanç erikler de ilk cemreyle birlikte heyecana kapılıp bembeyaz çiçekleriyle bahçeleri şenlendirdiler. Ya papatyalara, o narin gelinciklere ne demeli… Merak ettim baktım; meğer geçen yıl ve daha önceki yıl bütün bu değişimler haftalar sonra olmuş. Sabırsızsın bu yıl dedim ya… Dileğim o ki; güçlenerek dallarına bağlansın meyveler, dirensinler senin güneşli yüzünün ardına saklanan haşin rüzgarlarına, bereket getiren yağmurlarına.
Baktım ki güneşinle bütün canlıları uyandırıyorsun ben de uyandım ve hemen geçen yazdan sakladığım tohumları kutularından çıkartıp viyollerde toprakla buluşturdum. Daha on gün geçmeden ne göreyim; onlarda da bir telaş bir bir acelecilik. Domatesler öncü yapraklarını gönderdiler bile. Oysa daha baklalarımız çiçekte, marullar, ıspanak, pazı hepsi bol bol bahçede. Ebegümecinin mor çiçekleri, ıtırın pembesiyle yarış ediyor. Kış papatyalarıysa “bizden vazgeçme” diyerek boylanıp duruyorlar. Uyandırdıkların bu kadar değil elbet. Çalışkan karıncalar çoktan toprağı eşeleyip yuvalarından çıktılar. Örümceklerle kara sinekler de görev başındalar. Bülbüllerle serçeler konser verirken, kazlar kanon yapmakta, horozlar nedendir bilmem, hep vakitsiz ötmekte. İşte bizim buralarda durum böyle. Bol yağmurlu ılık bir kışı geride bırakmışız gibi görünüyor.
Üçüncü baharımızı karşılarken Urla’da bizim de kış uykumuz bitti; şimdi bahçede çalışma zamanı.
Hoş geldin bahar!