İçeriğe geç

Mutfaktan Sofraya Hikayeler – 1

15 Şubat 2011

Gelin bugün sizinle içimizi ısıtacak çok yararlı bir çay eşliğinde Mutfaktan Sofraya Hikayeler yazı dizimizin ilkini okuyalım…

 Önce çayımızı hazırlamaya ne dersiniz?

Kış Çayı

Bu yıl kış İstanbul’a pek uğramadı ama yurdumuzun diğer bölgelerinde ve dünyanın birçok ülkesinde soğuk ve karlı günler devam ediyor. Nerede yaşarsak yaşayalım ya soğuğun ya da değişken havaların etkisiyle soğuk algınlığının istenmeyen etkileriyle mücadele ediyoruz. Böyle günlerde en iyi tedavi tabii ki istirahat etmek ve de kendimizi sıcak tutacak şeyler içmektir. Doğada öyle yararlı bitkiler var ki bunlar doğru kullanıldıklarında kimyasallardan çok daha çabuk ve yan etkisi olmadan bizi iyileştirebiliyorlar. Benim mutfağımın da kış aylarında olmazsa olmazı bu çay işte.

  MALZEMELER:

1parça çubuk tarçın

1 tutam *hibiskus

1 tutam kuşburnu              

1 tutam meyankökü

1 /2 elmanın kabuğu (kurutulmuş elma parçacıkları da olabilir)

5-6 adet tane karanfil

3-4 adet tane karabiber

1 çay kaşığı kadar toz zencefil (benim tercihim taze zencefil rendesi)

Bir miktar portakal kabuğu

*1tutam aşağı yukarı 1tatlı kaşığına denk gelir ve yukarıdaki malzemeler aktarlarda bulunur.

Arzuya göre çayımızı içerken fincanımıza katmak üzere bal veya pekmez.

HAZIRLANMASI:

Kaynamakta olan yaklaşık 4 su bardağı suya (800ml.) verilen malzemeleri ilave edip altını söndürüyoruz. Üzeri kapalı olarak 10-15 dakika kadar bekletiyoruz. Çayımız bu süre içinde içilebilecek ısıya ve deme ulaşacaktır. Süzgeçli çay demliği de kullanılabileceğimiz gibi normal demlikte hazırlayıp daha sonra süzgeçten de geçirebiliriz. Eğer bal veya pekmez kullanacaksak fincanımızın dibine koyuyor çayımızı bunun üzerine döküp karıştırarak içiyoruz. (Bu gibi sıcak içeceklerde bal veya limonun kaynatılmaması gerekiyor.)Çayınızı tekrar ısıtmak isterseniz bu işlemi süzdükten sonra yapmanız iyi olur, çünkü kullanılan ot veya baharatlar zararlı olmamaları için tekrar tekrar kaynatılmamalıdır.

Bu tarife uygun bir hazır karışımı Kış Çayı adı altında hazır da alabilirsiniz. Ben eğer hazır alacaksam Beşiktaş Köyiçi Caddesi, Gürün Pasaj’da bulunan ‘Ekolojik Kırk Ambar’ dan alıyorum.

     ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦      ♦♦♦     

Mutfaktan Sofraya Hikayeler 1

Evimizdeki her şeyin olduğu gibi, mutfakta kullanılan araç ve gereçlerin sofraya gelen tabak çanağın, bardakların, yemek ve çay masası örtülerinin de kendilerine göre hikâyeleri vardır. Bir konuşmaya ve hikayelerini anlatmaya kalkarlarsa onları hiç susturamayız. İyisi mi bırakalım onlar sussun, biz onlar hakkında sohbet edelim. O da ne emektar buzdolabım “bizi unuttun, bizi unuttun.” der gibi homurdanmaya başladı. Eee tabii mutfağımızdaki bugünün terimiyle” beyaz eşyaları” unutmak ne mümkün!

 Bu eşyaların da tıpkı giyim veya mobilyalarda olduğu gibi bir modayı takip ettiğini görebilmek için eski fotoğraflara veya annelerimizin, büyükannelerimiz hatta komşularımızın büfelerine bakmamız yeterlidir.

Günümüzde dahi aynı yıllarda evlenenlerin birbirlerinin evlerinde ve sofralarında çok benzer, hatta birebir aynı eşyalara rastlanması hiç de yadırganacak bir şey değil.

Çekoslovak veya Çin porselenleri, Bohemya kristalleri, zamanında Avrupa veya Uzakdoğu’dan kaçak gelmiş masa örtülerinin de dönem dönem bir modayı takip ettiğini kolayca görebiliriz.

Tabii bir de nesilden nesle gelen gerçek el emeği göz nuru masa örtüleri ve peçeteler vardır ki, kullanmaya kıyamazsınız. Bunların da bir modası olmuş. Komşusunun işlediği bir şeyi beğenen hemen örneğini almış, ya aynısını yapmış ya da yaptırmış. Bu yüzden de birçoğumuzun çekmecelerinde yer alan bu değerli şeylere baktığımızda hangi yıllarda yapılmış olabileceğini biliriz.  Kimi zaman keten kumaşın arasına örgü girmiştir kimi zaman silme dantel moda olmuştur, yanına hiçbir şeyi yakıştıramamıştır… Yıllar önce servet ödenerek satın alınabilen, üzerinde günler hatta aylarla çalışılan bu değerli şeylerin makinede işlenmiş taklitlerini,( bunların öyleleri var ki bazen orijinalinden ayırt edilemiyor), semt pazarlarında bile çok çok ucuza bulunabildiğini görmek doğrusu bugün insana hüzün vermez mi?

 Yıllar içinde hayat şartları ve çalışan kadın nüfusunun artması da kullandığımız eşyaların değişmesine sebep olmuştur. Üreticiler bulaşık makinesine dayanıklı tabak çanak üretmeye başlamışlar, keten ve ipekliler yerlerini kolayca yıkanabilen ve leke tutmayan kumaşlara bırakmışlar, elektrikli aletlerse mutfaklarımızın vazgeçilmezi olmuşlardır. Kumaş peçeteler hala misafir sofralarımızdaki yerlerini korusalar bile renk renk, desen, desen kâğıt peçeteler hayatımıza girdi gireli sofralarımıza bambaşka bir çeşitlilik ve kolaylık gelmiştir.

Mutfaktaki devrim sadece bunlardan ibaret değildir elbette. Esas devrimi yemek yapmakta kullandığımız tencere ve tavalar yapmıştır.. Bakır, yerini alüminyum ve emayeye sonra da çeliğe bırakmıştır. Hoş, bakır tencerede pişen pilavın ve helvanın tadına doyum olmaz ama… Bu bakır tencerelerden en az bir tanesi bugün hala büyüklerimizin mutfak dolaplarının bir köşesinde durur, kullanılmayı beklerler. Bugün çelik ve döküm tencerelerle çok daha kısa sürede sağlıklı ve lezzetli yemekler yapabiliyoruz…

Psssst…psss..pss… Çalışan kadının vazgeçilmez mutfak arkadaşı, düdüklü tencere de kendisini hatırlatıverdi işte.

              Sofra ve mutfak eşyalarımızın hikâyeleri bir günde anlatmakla bitmez. Bugünlük bu kadar ama sık sık onların geçmişlerini ve bugününü size anlatacağım da umarım siz de sıkılmadan okursunuz…

Sevgiyle kalınız.                             

Reklam
4 Yorum leave one →
  1. 24 Şubat 2011 13:15

    Tarifler oldukça güzel ve denemeye değer. Görsellerinde kaliteli oluşu beni cezbetti.

  2. inci permalink
    16 Şubat 2011 06:28

    Mutfak gereçleri hakkında bir yönlendirmeye ihtiyacım var: Döküm tencere hiç kullanmadım. Döküm tencerelerin sağladığı özel bir kolaylık ya da pişirmesinde özellikle uygun oldukları yemekler var mı? Teşekkür ederim…

    • 16 Şubat 2011 09:52

      Merhaba,
      Döküm tencereler konusunda yakında daha geniş tanıtıcı bilgiler vereceğim, ancak çok kısaca şunları söyleyebilirim ki, bu tencerelerin tabanları ısıyı eşit olarak yaydıkları içintasarruflu,materyallerinden sebebiyle gıdalarımızı zehirlemediklerinden ve besin değerlerini koruyarak pişirdiklerinden dolayı son derece sağlıklıdırlar. Her türlü yemek pişirmede kullanılabilirler ancak diğer tencerelere oranla ağır olmaları bir dezavantajdır.Yakında tüm tencereler ile ilgili bilgiler gelecek….Sevgilerimle

Trackbacks

  1. Küçük bir hatırlatma « mutfak penceremden

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: