Gittim, gördüm : Üçüncü Bayramiç Tohum Takas ve Yerel Ürünler Şenliği
27 Nisan 2013
Bu yıl 20 Nisan Cumartesi günü Bayramiç’te şenlik vardı. Yediden yetmişe köylüsü, kentlisi sabahın erkeninde pazar yerine doluştular. Belediye başkanının açılış konuşmasının ardından bir gün önce gerçekleştirilen gerçek gıda çalıştayının sonuç bildirgesi paylaşıldı. Bu bildirgenin okunduğu dakikalararı ilişikte verdiğim linkten Güneşin Aydemir’in sesinden dinlemeniz mümkün. http://www.youtube.com/watch?v=hXKG98dMFQI&sns=em
Bildirgenin okunmasından sonra Muteber Yüğnük’ün ” Sancımalar” adlı resim sergisini açılışı yapıldı.Çanakkale ve Bayramiç’li çocuklar gönüllü abla ve abiler eşliğinde çeşitli eğlence ve etkinliklere katıldılar. Bu etkinliklerden biri ve bence en önemlisi Bayramiç Yeniköy Kazdağları Ekolojik Yaşam ve Tohum Derneği’nden Şükrü Dinler’in yönettiği “Tohumunu ek, kendin yetiştir ve ye!” atölyesiydi. Köylü ve kentli kadınlar buluşmasında nasıl karşılıklı işbirliği yapılabileceği oldukça hararetle tartışıldı. Emekçi köylü kadınlarımız mikrofonu kaptılar dertlerini bir bir döktüler. Ardından Ekolojik Temizlik Atölyesi, Gerçek Ekmek Sohbeti ve sonunda Tohum Takası gerçekleşti. Tabii bu arada, küçük büyük herkesin ortak sloganı ” Kazdağları’nı Altıncılara Bırakmayacağız!” oldu.
İlişikte açıklanan son durum ve gerçek gıda bildirgesini paylaşıyorum. Lütfen kendinize kısacık bir zaman ayırıp bu metni okumanızı ve mümkünse eşinize dostunuza paylaşmanızı rica ediyorum.
Herşey gelecek nesiller için!
Var Olan Durum
Bugün yeryüzünde gıda üretimi, küresel çapta genişleyen ve hızla tekelleşen tohum, gübre ve ilaç şirketlerine geri dönüşsüz bir biçimde bağımlı hale gelmektedir.
Gıda hammaddelerinin üretimi, büyük ölçekli işletmelerde, petrol ürünleri ve yoğun kimyasal kullanımı ile piyasaya yönelik olarak gerçekleştirilmekte, bu işletmelere sağlanan teşvik, vergi indirimi ve hibeler yoluyla, küçük üreticilerin rekabet şansı ortadan kaldırılmaktadır.
Gıda işleme, büyük kentlerin etrafına yoğunlaşmış bir şekilde hazır gıda temelli olup, uzun süreli dayanıklılığı sağlamak üzere katkı maddeleri ile gerçekleştirilmekte, konulan standartlar geleneksel üretimi dışlamakta ya da yok saymaktadır.
Öte yandan insanlık ise, 20. yüzyıl ile birlikte girdiği sanayileşme, modernleşme ve kentleşme sürecinde, giderek hem kendisine hem de doğaya yabancılaşmış, gıda üretim süreçlerinden büyük ölçüde el ayak çekmiştir. 21. yüzyılda gıda evin arka bahçesinden değil, büyük çoğunlukla süpermarket raflarından temin edilir hale gelmiştir.
Kentleşme uğruna kırsal alan hızla insansızlaşmakta, madencilik, enerji ve inşaat sektörlerinin neden olduğu büyük bir yıkımla yüz yüze gelmektedir. Köylerimiz dahi küresel pazarın bir parçası olmuş, yumurta, süt, peynir, ekmek üretilmez hale gelmiştir.
Gıda üretimine ilişkin toplumsal hafızamız da silinmek üzeredir. Sofralarımız, bayramdan bayrama kurulmaktadır. Sokaklarımız fastfood zincirlerinin dükkanları ile donatılırken, geleneksel lezzetlerimiz belgesel arşivlerinde saklanmak üzere birer birer ortadan kalkmaktadır. Bireysel ve rekabetçi eğitim sistemimiz, ne kendine yeterli bireyler yetiştirmekte, ne de farklı coğrafyaların farklı gereksinimlerine yanıt üretebilmektedir.
Tarım ve hayvancılık birbirinden kopartılmış, kırsal alanın ekolojik döngüleri kırılmıştır. Çiftçimiz, piyasaya üretim yapabilmek için girdiği borç batağında, kendi tarlasında şirketlerin kölesi haline gelmiştir.
Köylünün elindeki tohumlar, yaygınlaşan ilaç ve gübre kullanımının neden olduğu hastalık ve yıkımlar karşısında değerlerini yitirmiş, biyolojik çeşitliliğimiz hızla gerilemektedir. Tohum bankaları, halka değil, tohum çeşitliliğimizi yok eden şirketlere hizmet etmektedir.
Tüm bunlar sonucunda kendi gıdasını yetiştirmek, bir hak olmaktan çıkarılıp, geçmişe özlem duyulan bir uğraş olarak gösterilmeye çalışılmaktadır.
Oysa bu topraklar, binlerce yılda oluşmuş Anadolu bilgeliğinin bir devamı olarak, doğaya ve emeğe saygılı üretim yapan onurlu insanlarla doludur. Onların bir parçası olarak, 20 Nisan 2013 tarihinde, 3. Bayramiç Tohum Takas ve Yerel Ürünler Şenliği’nde buluşan bizler, gelinen bu duruma seyirci kalmayacağımızı, yaşamımızı başkalarının eline bırakmayacağımızı ve bundan sonrasında aşağıda ifade ettiğimiz görüşler çerçevesinde hareket edeceğimizi ilan ediyor, herkesi bu bildirgeyi imzalamaya ve gıda özgürlüğünün bir parçası olmaya çağırıyoruz.
Gerçek Gıda Bildirgesi
Gıda, kaynağı olduğu güneşin altında yaşayan her canlı için haktır. Herkesin kendi gıdasını özgürce yetiştirmeye ve onu yetiştirecek kirlenmemiş bir toprağa hakkı vardır. Gerek kırsal alanda, gerekse kentlerde yaşıyor olsun, her insan bu gıda üretiminin bir parçasıdır.
Gerçek gıda, genetiği değiştirilmiş organizmalar olmadan, doğaya, emeğe, toplum ve insan sağlığına saygılı olarak üretilmiş, işlenmiş ve dağıtımı yapılmış gıdadır.
Her nerede yaşıyor olursa olsun bu bildirgeyi imzalayanlar, sürekli yüz yüze geldiği herkesle, mahallesinde, iş yerinde ya da örgütlendiği herhangi bir noktada gerçek gıda için bir araya gelirler ve bu bildirgede ifade edilen görüşler çerçevesinde, üreticilerle aracısız güven esasına dayanan bağlantılar kurarlar. Bu bağlantılar, mümkün olduğu kadar yerel ölçekte inşa edilir, küçük çiftçiler tarafından üretilmiş ve karşılıklı dayanışma çerçevesinde fiyatlandırılmış ürünlere yönelir ve takas yöntemlerini de içerirler.
Tohumlar insanlığın ortak mirasıdır. Üzerinde fikri mülkiyet hakkı tesis edilemez. Herkes, kendi yetiştirdiği tohumu, kendisinin uygun göreceği bir başkası ile paylaşma ya da takas etme hakkına sahiptir. Tohumların yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılabilmesinin en doğru yolu, onların tohum bankalarında değil, binlerce yıldır olduğu gibi halkın elinde ve toprağın içinde olmasıdır.
Köylülük, doğaya uyumlu ve özgür bir yaşamın örneklerini içermesi nedeniyle onur duyulacak bir yaşam biçimidir. Köylülüğü tehdit eden faaliyetlere karşı yürütülen mücadeleleri destekliyoruz. Kırsal ve kentsel alan arasında iletişim ve etkileşimi geliştirecek uygulamaları yaşama geçiriyoruz.
Gerek kent yaşamında, gerekse kırsal alanda kadının özgürleşmesi, gerçek gıdaya ulaşmak için bir ön koşuldur. Kadınlar, emeklerinin yanı sıra duyarlılıkları, bağlantıları besleme kabiliyetleri ile de değişimin temel ögesidir.
Kendi emeği ile geçimini sağlayan küçük çiftçiler, gerçek gıdayı oluşturmak üzere üretimlerini gözden geçirip, piyasa dışındaki seçeneklere yönelirler.
Taş değirmenler başta olmak üzere, doğaya uyumlu ve emeğe saygılı geleneksel gıda işleme tesisleri, yaşatılır ve geliştirilir. Fırıncılar, lokantalar, pastaneler başta olmak üzere gıda üreten esnaf, üretimlerini kültürümüzü ve geleneklerimizi yaşatacak şekilde yeniden düzenlerler.
Yerel yönetimler, kuracakları pazar ve takas yerleriyle, üretici ve tüketicilerin yüz yüze gelebileceği olanaklar yaratarak gerçek gıdaya erişimi kolaylaştırırlar.
Gerçek gıda, sorumluluk hisseden bireylerin harekete geçmesiyle, üretim ve tüketim tercihlerini ortaklaştırmalarının üzerinde yükselecektir. Bu bildirgeyi imzalayan bizler, kuracağımız bağlantılarla, iletişim ve etkileşim içerisinde, gıda güvencemizi de, gıda güvenliğimizi de el birliğiyle oluşturacağız.

One Comment
leave one →
ORADAKİ HERKESİ KUTLUYORUM VE AİLEM ADINA EN ÖNEMLİSİ ŞUAN 4,5 YAŞINDA OLAN KIZIM ADINA ONUN DEĞERLERİ GELECEĞİ ADINA TEŞEKKÜR EDİYORUM……………