İçeriğe geç

İşler, güçler…

02 Haziran 2017

İşler güçler diyeceğim; herkeste var ama şu bahçe işi var ya, o bir başka işmiş. Zor ve yorucu tarafını yazmak değil amacım; severek yapıyorum çünkü… Ancak nasıl bir zamanını alıyor insanın bilemezsiniz. Bilenler bilir tabii. Bu yıl yoncalarımız otomatik sulamaya geçtiler ama sebze meyve kısmına kıyamadım. Ne damlalık ne bişey; her gün elimiz üstünde. Sabah gözümü açar açmaz ilk günaydın önce fidelere sonra yeni yetme sebzelere.Bu yıl kaç erik yiyeceğiz, dutlar kurumadan toplamalı, ceviz acaba bu yıl daha sağlam olacak mı, kabaklar gölgede mi kaldı, fasulye de böceklenme mi var, domates fidemiz çok yerimiz yok, aman salatalıklar ne alemde… Sohbetler hep bu doğrultuda. Duyan da dönüm dönüm arazi var sanır. Sebze ekebildiğimiz alan toplasanız 30 metre kare ya var ya yok. Ama insanoğlu işte onu da kendi elimle eksem bunu da yetiştirsem deyip duruyoruz. Diyeceğim sabah sabah bahçe işi derken kahvaltı saati çok kez güme gidebiliyor. Kış aylarında kapandığımız evlerden çıkalı beri böyleyiz. Sadece bahçe değil tabii. Benim atölye çalışmalarım, yazılar çiziler, “Sen de yaz” guruplarıyla atölyemizde geçirdiğimiz güzel saatler, seramikti, yogaydı( hoş bu yıl iyice tembelim ya yoga konusunda) bir bakıyoruz akşamı etmişiz.
Evet bir süre önce fidelerin toprakla buluşmasını yazmıştım. Şimdiyse o güzelim fidelerin çiçeklendiğinden, meyveye durduğundan söz edeceğim. Ancak bu bahçemizde her şeyin yolunda gittiği anlamına gelmiyor maalesef. Lavantalar mesela; Bu yıl ne kadar az su verdiysek de boyumuza ulaştılar, gürleştiler, sıklaştılar. Ama gel gör ki gelincik böceği deniyormuş adına bir münasebetsizin gazabına uğradılar. Bir sabah baktık ki filizlerine yumurta bırakan koyu yeşil, adeta bir inci damlasına benzer böcekler dolu lavantalarımızın üzerinde. İlaçlama yapmıyoruz ya; ne yapacağız? Başladık elimizle böcekleri toplamaya. Zor ve uzun bir süreçti. Kızkardeşim gönüllü oldu bu işe. Güneş yükselir yükselmez böcekler bir yandan, kardeşim bir yandan işe başladılar.
Çok şükür ürüne fazla zarar veremediler .

Solda gördüğünüz güzel çiçek ne biliyor musunuz? O bir soğan çiçeği; daha doğrusu tohuma kaçmış bir soğanın henüz kurumamış tohumları. Bir süre sonra o minik çiçekler siyahlaşıp birer tohuma dönüşecekler. Doğa bu inanılmaz şeyler oluyor değil mi?  Cücüklenen soğanları toprağa daldırıyorsunuz;  bir süre uzayan cücükleri yeşil soğan olarak tüketiyorsunuz ve ardından doğa size bir sürü soğan tohumu hediye ediyor.
 
Ufacık tefecik bir badem ağacımız var. Boyuna posuna bakmadan badem verir. Verir de toplasanız ancak iki elin parmakları sayısı kadardır meyvesi. Olsun, umudumuz gelecek yıl iki misline çıkması. Yeter ki sağlıklı büyüsün.
                                                                                                                               Domatesler bu sene coştular; birkaç çeşidimiz var               ama hangisi hangisi bilemiyoruz. Çünkü fidelerimiz                       fırtına esnasında birbirine karışmıştılar da ondan.                         Ne yapalım sürprizlere hazır olmak gerekiyor bu işlerde. Geçen yıl mantara tutulmuştu domateslerimiz; acemiliğimizden fazla su vermiş, dipten gelen sürgünlerini almayı bilememiştik.         Bu yıl ilk meyveyi bereli görünce çok korktuk, meğer                     sadece bir böcek ısırığıymış o lekecik.
Ya ilk kabakların ilk biberlerin günaydın deyişlerini duymak
var ya, nar ağacının çiçeklenmesi, portakalların fırtınaya ve yağmura yenilmeden direnerek baş vermeleri. Bunların her biri insanın birer çocuğu gibi oluveriyorlar. Birine bir şey olsun istemiyorsunuz. Boynunu büken veya böceklenen her bitki için ayrı üzülüyor, ayrı ayrı çareler arıyorsunuz. Doğal ilaçlar yapmayı bu şekilde öğrendik. Arap sabunlu su, soğan sarımsak ve acı biberle yapılan ilaçlar ve benzer diğerleriyle bitkilerimizi korumaya çalışıyoruz.
 
                                                                                                              Havuçlarımız sık ekilmekten dolayı böyle biraz garip                                                                                                                    büyümekteler. Yamru yumru ama olsun onlar bizim ilk                                                                                                                 havuçlarımız. Seneye daha geniş alana daha az tohum                                                                                                                atarak bu hatamızı da düzelteceğiz. İşler güçler demiştim ya işte bizde şimdilik işler güçler bu yönde gitmekte.  Yakında incirden, cevizden narlardan haberler vereceğim.
Sevgiyle kalın…
Reklam
One Comment leave one →
  1. Sumru permalink
    11 Haziran 2017 22:15

    Merhabalar, yazılarınızı bir kaç
    Yıldır zevkle okuyorum. Özellikle urlaya yerleştiğinizden beri… yazmaya devam edin lütfen…urlada nereye yerleştiğinşzi hatırlayamadım, oysa yazmıştınız…
    Özbek köyüne yerlrşmeyi istiyorum daha önce urlaya hiç gelmemiş biri olarak:)
    8 yaşında bir kızım var, ben emekliyim
    Gelip yerleşmek beni çok ürkütüyor, ne iş yaparız nasıl geçiniriz bilemiyorum
    Değerli yorum ve fikirlerinizi yazabilşr misiniz?
    Sevgi ve selamlarımla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: