İlk domatesim kızardı, acur, kabak sofrada, lavanta hasat edildi.Bahçeden ve mutfaktan haberler…erik pestili, lavantalı sinek ilacı…!
Emekli olunca kentten, daha rahat yazacağım; sizlere daha çok paylaşımlarda bulunacağım demiştim; hayal oldu. Burada iş hiç bitmiyor efendim. Tek fark burada insan istediği, sevdiği, ruhunu besleyen işleri yapabiliyor. Hayatıma dokunan, bugün yaşadığım bu mutlu hay huyuma yol açan herkese, her şeye ŞÜKRAN… Atölyelerimiz, konuk odalarımız, masamız hep kalabalık. Ne mutlu bize! Bu tatlı yoğunluklar arasında özel bir şeyler pişirmek ve paylaşmak üzgünüm ikinci planda kalabiliyor. Bilirsiniz kopya yazılar buraya giremez. Bu yüzden ara sıra özleşiyoruz.
Buradaki üçüncü yazımızı sürüyoruz. İlk yıl tamamen yabancısı olduğumuz bahçeciliğimiz geçen yıl da iki ay süren asfalt çalışmalarının tozu toprağına yenik düşmüş yüzümüzü pek güldürmemişti. Bu yaza girerken biraz daha hevesle azıcık da bilgimizi artırmış olarak hazırlandık. Ardından kışı aratmayan bahar yağmurları geldi ve domates, biber, kabak, acur, patlıcanlarımız sırayla çiçeklenip meyve vermeye başladılar. Tam domatesler meyvedeyken ve susuz kalmaları gerekirken haziran ayı şiddetli yağışlarla sürpriz yaptı. Yine de domateslerimiz sağlam kaldılar şükür. İnsanın pencereden bakıp bir acurun bir sabahtan ertesi sabaha nasıl büyüdüğünü görmek muhteşem ötesi bir duygu. İnsan benim gibi buldumcuk olunca hele! Ağırlığına dayanamayıp dalından düşen acurları göremeyince panikleyip; eyvah kim kopardı onları, kim aldı, kim yedi diye diye söylenirken birden usul usul yerden kaldırılmayı fark edince sevinci sormayın. Geçen hafta domateslerin kocaman olması yakında kızaracaklarını düşündürmüştü. İlk kızaran domatesi kim önce görürse ona ödül var diyecek oldum; baktım kimse ilgilenmedi.Ödül ne diye soran bile yok. Üstelik ödülü ben de bilmiyordum. Uzun lafın kısası ödülü koyan ben, ilk kızaran domatesi gören de yine ben oldum. Ödül mü? Bunu bir düşünmem lazım. Evet efendim tazecik kabak ve salatalıklar Melisçiğimize… Derken yine bugüne kadar meyvesinden nasiplenemediğimiz İtalyan eriğimizin tadına doymaktan vaz geçtik ve hemen pestil yapıverdik.
İşte tarifi;
Öncelikle bir erik ağacına merdiven dayamalısınız. Dallarına zarar vermeden erikleri toplamalısınız. Sonra olgunlarını ayırıp yıkayıp derin bir tencerede kapağı kapalı içine hiç bir şey katmadan çekirdekleri ayrılacak hale gelene kadar kaynatmalısınız. Sonra iri delikli süzgeçten süzmelisiniz. Ta ki deliklerin üzerinde sadece erik çekirdekleri kalana dek. Süzdüğünüz erik püresini 15 dakika daha kaynattıktan sonra ister o haliyle, isterseniz el blenderiyle bir kez daha incelttikten sonra içine yağlı kağıt döşenmiş tepsilere yaklaşık yarım cm. kalınlığında dökmelisiniz. Sonrası güneşe kalıyor. Eğer hava yeterince sıcak ve kuruysa pestiliniz bir günde değilse en çok 3 günde kuruyup istenen kıvama geliyor.Güneşe bırakırken üzerini bir tülbent veya delikli kumaşla örtmek gerekiyor. Yoksa sineklere bayram olur. Sonrasında kuruyan pestilleri yağlı kağıdı rulo yaparak tepsiden alıp serin yerde saklıyoruz.
Gelelim lavantalarımıza: Geçen yıl muhteşem bir hasat olmuştu. Bu yıl da öyle. Bu gidişle sanki eylülde ikinci bir hasat olacak gibi görünüyor. Belki bu yıl farklı bir şekilde değerlendirebiliriz. Bakalım, göreceğiz. Keşke lavanta yağı çıkartmayı denesek. Çünkü lavanta yağı sivrisineklere karşı doğal bir kovucu. Şu prize takılan içinde kimyasal bir sıvı olan şişecikler var ya işte onları boşaltıp içine lavanta veya nane yağı koyduğunuzda işte size doğal zararsız bir sinek ilacı ve özellikle lavanta koymuşsanız rahat bir uyku ve mis kokulu bir oda.
İşte böyle efendim. Günler hızla gelip ceee diyor ve gidiyor. Karpuz kabuğu denize düşeli çok oldu ama biz burnumuzun dibindeki denize ancak bir kez girebildik. Hepinize iyi bir yaz dilerim.