İçeriğe geç

Toprak Ana Günü’ ne…

08 Aralık 2018

Artık ne anneler günü ne babalar, ne öğretmenler, ne sevgililer, ne şu ne bu… Ara sıra da olsa takip ediyorsanız beni biliyorsunuz ki bugünler hakkında hiç özendirici yazılar yazmam. Saygı duyarım, o kadar. Belki anlamlarını yitirdikleri, kapitalist dünyaya hizmet eder oldukları içindir yazmamam, belki tek bir güne sığdırılacak kadar hafife alınmamaları içindir, belki de hepsi. Ama “Toprak ana” günü için durum farklı. Paylaşmak, duyurmak, bilmeyene bildirmek isterim anlamını, bildirmek isterim neden kutlanası olduğunu. Yine de vurgulayacağım ki, o da diğerleri gibi tek bir güne veya haftaya ait olamaz.  “Toprak ana” gününün altında bilmemiz ve kutsamamız gereken çok şey var. Yaşı bana yakın olanlar bir zamanlar “yerli malı haftası ” kutladığımızı bilirler. Şimdi sadece adı var, tadı yok!!!

Bereket, ancak ona sahip çıkanların ve çocuklarına bunu miras bırakabilenlerindir, cümlesi bir toprak ana gününde duyduğum ve zihnime kazınmış bir öğüttür. Gelin siz de bereketinize sahip çıkın.

Bakın ben “Toprak ana” gününü nasıl tanıdım.

Henüz İstanbul’da yaşıyorduk. Sekiz yıl önce kendi ekmeğimi kendi mutfağımda kendi ürettiğim maya ile yapmaya niyet etmemle yeni bir yolculuğa çıktım. Bu yolculukta önce internette ekşi maya yapımı hakkında sayısız yazı okudum. Sayısız denemeler yaptım ve gerçek ekmeğin peşine düştüm. Ve bir gün kendimi slow food hareketinin yazılarıyla ve oluşumun kendisiyle baş başa buldum. Sohbetlerinin ve eylemlerinin çoğuna katılamamış olsam da tüm önemli paylaşımlarını okumaya çalıştım, üyeleri oldum ve onları hep takip ettim.

Bu süreç içinde toprak ana günlerinde yapılan ekşi maya takas şenliklerine katıldım ve ilk kez kendi ekmeğimi orada tadıma sundum. Aldığım olumlu eleştirilerle cesaretlendim ve yıllardır kendi ekmeğimi üretir oldum. Toprak ana buluşmalarında bazen bir çorba kaynar ortada, bazen aşure bazen keşkek, bazen tarhana, bazen de bulgur pilavı, ya da buğday aşı… Ortak malzeme genellikle buğdaydır. Toprağın insanoğluna sunduğu en önemli besin kaynağı olan buğday. Bir tek tarif yoktur bu kazanları kaynatırken; hikayesi, farklı yöresel tarifi olan herkesin tarifi dinlenir, eklenir. Not edilir; gelecek nesillere aktarılması için. Tabii ki konu sadece buğday değildir; konu  toprağımıza, tohumumuza, yerel gıda ve kültürümüze, bio çeşitliliğimize ve tabii ki  suyumuza sahip çıkmak üzere farkındalık yaratma çabasıdır. Buğdayın anavatanı üzerinde yaşamamıza rağmen buğday ithal etmek zorunda kalışımız gibi bir zamanlar neredeyse tek üreticisi olduğumuz birçok ürünü artık yetiştiremez oluşumuz da acı bir gerçek. Çiftçinin toprağın efendisi olduğu cümlesi de artık bir masal oldu. Toprak ana buluşmalarında konuşulan konuların arasında yerli, atalık tohumla atadan kalma tarım bilgilerini kullanarak üretmenin yolları, üretimin ve tüketimin adil olması, paketlenmiş raf ömrü uzatılmış gıdaların sağlığa zararları da var.  Ayrıca gelecek nesillere eski damak tatlarımızı unutturmamak için neler yapabileceğimiz hakkında uyandırılan farkındalığı da eklemeliyim.

Ben de 2010’dan  başlayarak bu yolda kendi çapımda bir şeyler yapmaya çalıştım. Bildiğiniz gibi buayfalarda da sürekli olarak genç annelere çocuklarına en az haftada bir kez olsun ev keki, ev poğaçası yapmaları gibi önerilerde bulundum. Sebze ağırlıklı beslenme ve hazır gıdadan uzak durabilmek için özellikle çocukların seveceği yeni tarifler denedim ve paylaştım. Temiz gıdaya nasıl ulaşabileceklerinin ip uçlarını verdim. Okul kantinleri ister istemez tercih eden ailelerin de dikkatini çekmeye çalıştım. Çocuklar ev yemeğinin tadını, evde pişen bir kekin kokusunu unutmasınlar diye… Hatta bazen biraz sert çıktığım, önerilerimi uyarıya çevirdiğim de oldu :))  İnanın, hayatında en az bir kere annesi veya anneannesiyle mutfakta zaman geçirmiş, hatta ona yardım etme şansı olmuş çocukların burnunda her zaman ev mutfağının kokusu olacaktır. Sonra dayanamadım, kendi evimin mutfağında ekmek ve ekşi maya yapımı  daha sonra da çocuklar için sağlıklı yiyecekler atölyeleri düzenledim, öğrendiklerimi paylaştım, paylaşmaktan keyif aldım.

Üç yıldır yeni yaşamımızı şekillendirdiğimiz Urla’da kendimizi bir anda temiz gıdaya ulaşmak için toplanmış bir gurup güzel insanın içinde bulduk. Çevremizdeki güzelim tarım arazilerinin taşa dönüşmesi bir yana maalesef eldeki toprağın da her geçen gün zehirli ilaçlarla ve yanlış tarım teknikleriyle kaybedildiğini görmek hepimizi hem üzüyor hem de gelecek nesiller için büyük kaygı duymamıza neden oluyor. Boş durmuyor, elimizden geldiğince aklımız erdiğince küçük üreticiyi desteklemeye, onların yerelde kalmasına, temiz tohumla ilaçsız tarım yapmasına destek olmaya çalışıyoruz. Başarabiliyor muyuz… Başarmanın temeli denemekten elini taşın altına sokmaktan geçiyor… Umudumuz hep var. Haydi elele verelim biz de bereketimize sahip çıkalım.

Işıl Ertunç 2018

Toprak ana… terra madre günü her yıl Aralık ayının onuncu günü kutlanmaktadır. Sloganı toprak ananın bereketine şukran sunmaktır. Dünyanın dört bir yanında çeşitli etkinliklerle kutlanan bugün 2009 yılından beri “slow food” hareketinin de doğum günü olarak kabul edilmiştir.

 

 

 

 

Reklam
No comments yet

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: