İçeriğe geç

Kalkan/Guru’nun yerinde turistler için hazırlanmış bir yemek kursuna misafir aşçı oldum.

03 Eylül 2012

Eşsiz bir  tatil beldemiz Kalkan, bundan onsekiz yıl önce tanımış olduğum. Gündüz serin ve berrak denizi ipekli bir elbise olur, sarar bedeninizi,  geceleri ise gökkube  yıldızlarla bezenir, atlas bir yorgan olur üzerinize. Begonvillerle ( bu ağaca bugenvil de denebiliyormuş)süslü daracık sokakları ile tanınan bu şirin beldemiz, şimdilerde İngilizlerin akınına uğramış durumda. Yaz, kış nüfusun çoğunluğu İngiliz! Çünkü, Kalkan’da yerleşik yaşayan birçok yabancı aile var. İşin bu kısmı biraz iç acıtıcı ama ben bugün bu konuya dalmak istemiyorum. Bir başka yazıda Kalkan ve Kaş’ta insanın bazan kendisini, kendi ülkesinde nasıl bir yabancı gibi hissedebildiğinden söz edeceğim. Kalkan’a ilk gittiğimiz yıl, bulunduğumuz Clup Patara Evleri’nden çıkıp, Kaş istikametine doğru giderken hemen hemen iki ,üç dakika sonra yolun kenarına çıkmış gelen arabalara el sallayarak aile bahçelerine kahvaltıya buyur eden, biri erkek diğeri kız iki küçük çocuğun görüntüsü bugün hala gözümün önündedir.Kendileriyle tanıştığımız o günden sonra her yıl Kalkan’da geçirdiğimiz onbeş gün boyunca ev yemeği ve mantı  istediğimizde “Guru’nun yeri”ne, o sevimli ve çalışkan aileye konuk olduk. İlk yıl bize el sallayan onüç yaşındaki Duygu ile o günlerde henüz sekiz yaşında olan Hüseyin’in büyük gayret ve çalışkanlıkla, bugün işletmeyi getirdikleri durum göz ardı edilemez ama,  kim ne derse desin, bu aile  işletmesinin baş kahramanları da anne ve babaları.Bugün Kalkan’da halen ev yemeği yiyebileceğiniz en iyi ve tek yer olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu aile ve işletmelerini, anlatmak değil yerinde tanımak gerek bence, diyorum ve bugünün konusuna geçmek istiyorum. Unutmadan not etmeliyim ki birçok kişi babalarının lakabı olan “guru” yerine buraya “kurunun yeri”  veya” mantıcı kuru”da diyor.  Bu yüzden internette her iki isme de rastlayabilirsiniz.Guru’nun yerinde iki yılı aşkındır yabancılara yemek kursu veriyor Hüseyin. Hem aşçılık hem de öğretici aşçılık belgesi var.Mükemmel ve kıvrak  İngilizcesi ve son derece zeki ve esprili kişiliğiyle, restoranlarına bağladığı müşterilerinin bazılarına yemek yapmayı da öğretiyor.Guru’s Place Restaurant & Cookery School kalkan / turkey

Bu yıl ben de onun bir kursunda bulunup fotoğraf çekmek ve bu sayfaya taşımak istediğimde, Hüseyin bana farklı bir teklifle geldi ve bir kursunda kendi blogumdan dikkat çekebilecek bir yemeği konuklara benim öğretmemi rica etti. Birlikte blog sayfalarını inceleyip, sonunda  “zeytinyağlı ekşi elma dolması” yapmaya karar verdik. Yemeğin tarifinde ufak  bir değişiklik yaptık  ve elmaların bir kısmına karides de ekledik, doğrusu pek yakıştı.Şimdi size bu günü fotoğraflayla anlatmak istiyorum.

Sabah, Hüseyin ile beraber  Andy/23 ve Amy/22 yaşlarındaki müşterilerini almaya Kalkan’a gittik. Her ikisi de Londra’dan gelmişler ve on günlük tatillerinin bir gününü,( internetten gördükleri), Hüseyin’in bu aktivitesine ayırmaya karar vermişler.Günlerden perşembe olduğundan, Hüseyin alışveriş için Kalkan pazarını seçti.  Böylece misafirlerimizle pazara yollandık. Gereken malzemeleri berberce aldık.Ekşi elma, soğan,pirinç, dereotu, kuşüzümü, dolma fıstığı, tarçın ve diğerleri…Andy ve Amy’nin dikkatini en çok baharatçının tezgahı çekti ve ben de onları orada fotoğraflayıverdim.

Hüseyin, restoranın, üzeri kapalı olan kışlık bölümünü, bu kurs için yeniden, özel olarak düzenlemiş. Misafirlerimizle beraber, restorana geldik, aldıklarımızı, yemeği pişirmek üzere hazırladık, önlükleri giydik ve tezgahın arkasından  Hüseyin’in Nikon’una poz verdik. Sevimli misafirlerimizle önce elma dolmasının içini hazırladık. Soğanları rendelerken ikisi de bayağı gözyaşı döktüler. Aslında Amy de soğan ayıklanırken ağızda bir metal yemek kaşığı tutulursa göz yaşarmadığını biliyormuş, ama bunu denemek istemedi her nedense göz yaşı dökmeyi tercih etti. Andy ise dereotunu ince ince doğrama konusunda hiç de fena değildi.

İkinci aşama olarak elmaların içleri boşaltıldı. Bu işi pek de kolay olmadı, ama sonuç harika!

    Her ikisi de elmaları boşaltmak için bıçaklar ve kaşıklarla saldırdılar.                                                                                                   

                                                                                                       Amy işi kavramış görünüyor

Elmaların içini doldurmadan önce bir miktar karidesi az baharatla soteledik ve pişirdiğimiz dolma içinin yarısına ilave ettik. Elmalarımızın bir kısmının karidesli olmasını istemiştik. Ve ardından elmaları doldurma işlemine geçildi.

                       

Ardından yemeğimizi su ve yağını ekleyip fırına verdik.

Heyecanlı bekleyiş sırasında Hüseyin misafirlere tel peynirli göbek salata yaptırdı. Andy bu işi pek beğenmiş gibi.

İlk tabağı örnek olarak süslüyorum ve şimdi sıra misafrlerde. Ama o da ne! Amy pek iştahlı maşallah,iki elmayı tabağına sığdırmış bile…

Bütün tabaklar hazır olduğuna göre sıra Nikon’a poz vermeye geldi. Ardından Hüseyin’in açtığı serin “rose” eşliğinde yemeğimizi afiyetle yedik. Ben de misafirlerin bu mutlu anını kaçırmadım ve bir hatıra fotoğrafı da benim makineme giriverdi.Bu sayfada yer aldığınız için, teşekkürler Guru’nun yeri ve teşekkürler Hüseyin Kayır.

                                                Bir gün sizin de Kalkan’a yolunuz düşerse onlara bizden selam söylersiniz değil mi?

                                                                                                               

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: